On yıldan fazladır sürdürdüğüm öğretmenlik kariyerim
boyunca gurur duyduğum pek çok şey yaptım. Çok ama çok fazla ödev verme
konusundaki şöhretim bunlardan biri değil maalesef.
Öğretmenlik yıllarım boyunca beşinci ve altıncı
sınıflara ders verdim. Bazen günde iki saatten fazla sürecek ödevler verdim.
Çocuklar bundan çok şikayet etseler de ebeveynler çok nadir şikayet ederdi. En
azından bunu yüzüme karşı yapmazlardı. Ebeveynlerin de benim gibi düşündüğünü
tahmin ediyorum. Yani ödevin yeni becerilerin pratiğini yapmak için en iyi yol
olduğunu, sorumluluk sahibi olmayı öğrettiğini, güçlü bir çalışma ahlakı
kazandırdığını ve yeni öğrenilenler üzerine düşünmek için bir fırsat olduğunu.
Ama öğrencilerimin velileri de ben de her şeyden
önce çocukların geri kalacağından korkuyorduk. Yan sınıftaki sınıf
arkadaşlarından, başka okullardaki çocuklardan ya da hatta başka ülkelerdeki
çocuklardan geri kalacaklarından endişeliydik. Ödevin, bunun olmasını engelleyecek
yollardan biri olduğunu düşünüyordum.
Bu konuda tamamen yanılmadığımı görüyorum ve hala
çoğunun doğru olduğuna inanıyorum. Ama sadece ortaokul ve lise öğrencileri için
doğru olduğuna. Üstelik saatler süren ödevlere de inanmıyorum artık. Ödevin
ilkokul öğrencileri ve kesinlikle anaokulu öğrencileri için olmadığına
inanıyorum.
Eğitim politikalarıyla ilgili bir doktora programına
başladığımda, ödevin küçük çocuklar için iyi bir şey olmadığını iddia eden
araştırmalar hakkında bilgi sahibi oldum. Ödev, ilkokul öğrencilerinin sadece
akademik performansını düşürmekle kalmıyor, aynı zamanda çocukların okula karşı
tutumlarına ve fiziksel sağlıklarına da zarar veriyordu. Bu konudaki öncü
araştırmacılardan biri olan Harris Cooper, mevcut araştırmalar üzerine yaptığı bir
derlemede, herhangi miktarda ödevin ilkokul öğrencilerinin akademik
performansını geliştirdiğine dair hiçbir bilimsel kanıt olmadığını ortaya
çıkardı.
Kendim de çocuk sahibi olduğumda, çocukların
anaokulu ya da ilkokulda geçirdikleri bir tam günün ardından ne kadar yorgun ve
bitkin olduklarını gördüm. Genellikle yetişkin tarafından yönetilen
faaliyetlerle meşgul olarak ve çoğunlukla oturarak geçirdikleri saatlerin
ardından eve geldiklerinde çocukların zihinleri ve bedenleri başka şeyler
yaşamaya ihtiyaç duyuyordu, daha fazla akademik öğrenmeye değil.
Ödev küçük çocuklar için hiçbir fayda taşımamakla
kalmıyor aynı zamanda zararlı bile olabiliyordu. Ayrıca ödev diğer eğlenceli,
gelişimsel olarak uygun ve değerli faaliyetlerden çocukları mahrum bırakıyordu.
Oysa bu faaliyetler çocukların sağlıklı ve mutlu birer yetişkin olarak
büyümelerinin anahtarıydı.
Peki çocuklar okul bitiminden uyku saatine kadar
olan boş zamanda ve tatillerde ödev yerine neler yapabilir?
1.
İp atlamak.
Küçük çocukların zihinlerinin gelişiminin önemli bir
parçası, serbest ve özyönetimli oyun sayesinde gerçekleşiyor. Pek çok çocuk
gelişimi uzmanına göre oyun artık hiç olmadığı kadar önemli bir hale geldi,
çünkü teneffüsler hiç olmadığı kadar kısa ya da tamamen kaldırılmış durumda ve
çocukların hayatları hiç olmadığı kadar dolu.
Oyunun Gücü kitabının yazarı David Elkind şöyle
diyor: “Çocuklar oyun aracılığıyla yeni öğrenme deneyimleri yaratır ve bu kendi
yarattıkları deneyimler, başka hiçbir yolla kazanamayacakları sosyal, duygusal
ve entelektüel beceriler kazanmalarını sağlar.”